Millî Olmayan ama Uluslararası Olan Bir Roman

(Millî Olmayan ama Uluslararası Olan Bir Roman; Çatı Dergisi, Sayı 2, Kasım 2010, sf.66-69)


Edebiyat muhitlerinde bir kaideymiş gibi sıkça tekrarlanan bir söz vardır: Millî olmadan evrensel olunamaz. Peki millî nasıl olunur? Millî kavramını anlamak için evvelâ millet mefhumunu idrak etmek gerekir. Derginin ilk sayısında millet kavramıyla ilgili verilmiş güzel bir misal var.1 Milleti oluşturan birlikte yaşama şuuru bir aşure yemeğiyse, içine koyulan malzemeler dil, soy, zaman, ülkü vs. unsurlar da içine konan malzemeler. Yerine göre bu unsurlar diğerlerine nazaran ağır basıyor. O hâlde millî olmanın, millî roman yazmanın şartları da bu millet yapan unsurları romana işlemek mânâsına geliyor.


Evrensel olabilmiş romanlara baktığımızda hakikatten de işin böyle olduğunu görebiliyoruz. Dünya klasikleri adını verdiğimiz cihanşumul başucu kitapları, kendi zamanlarında ağır basan fikir akımlarının rüzgârıyla millet olma şuurunu veren unsurlar çerçevesinde yazılmış. Meselâ Fransız Hugo’da Fransa’nın tasvirini, Rus Dostoyevski’de Rusya’nın fikir akımlarını, Joseph Conrad’da (ki kendisi Polonyalıdır) İngiliz dilinin incelikleri bulunmasaydı, belki de bu kadar ün sahibi olmayacaklardı.

Bir diğer mesele, millî olmayanın ne olduğu. Zikrettiğimiz unsurlardan yalnızca bir veya birkaç tanesi üzerine roman bina etmekle millî olunamaz. Meselâ bir roman yazılırken her bir unsur tek tek işlenmesine rağmen millî bir dil kullanılmazsa; roman alemşumul bir başarı kazanmak bir yana, bu memlekette bile muvaffak olamaz. Bir unsur ağır basabilir; ancak milleti millet yapan aslî unsurlardan kopmamak şartıyla.

AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:

Hiç yorum yok :