Müzmin Eğitim Sorunu

(Müzmin Eğitim Sorunu; Ayraç Dergisi, Sayı 31, Mayıs 2012, sf.20-23)


Eğitim, kavram olarak ne ifade ettiğine gelmeden, henüz kelime anlamı olarak başlı başına problem teşkil eden bir sözcüktür. Eğitim kelimesi anlamca eğmek fiilinden ile irtibatlı düşünülebilir. Bu da doğru ve dik olanın bükülmesi kâbilinden manalar ihtiva eder. Dolayısıyla eğitim bir sistem olduğunda, bu sistemden yetişenlerin eğitilmiş olmasının amaçlandığı söylenebilir. Peki, eğitilmiş olmak ne demektir? Cevabı basit; eğitenin istediği istikamette olmaktır. Hâlbuki “pati ver oğlum” denilen bir köpek de pek alâ eğitilebileceğine göre, insan dediğimiz varlığın hayvandan farklı olmak adına daha farklı bir programdan geçmesi, ona lâyık olandır. 

Eğitim meselesi, nazarî (teorik) platformdan alınıp amelî (pratik) sahaya aktarıldığında, iki ana koldan incelenmelidir. Bunlardan ilki eğitilenin hâli, ikincisi ise eğitenin durumudur. Eğitilenin; kendi fikri olmadığını, elindeki hazır kalıplarla hareket etmeyi öğrendiğini, kullanma kılavuzunda yazmayan bir şeyle karşılaştığında ne yapacağını şaşırdığını, ufkunun dar olmasından dolayı bakış açısının sınırlı olmasını vs. hülâsa edersek yetersiz bir donanımla eğitim sürecini tamamladığını, eğitim mefhumunu irdelerken tahmin edebiliriz. Eğiticiye geldiğimizde; eğiticinin de her şeyden evvel bir “eğitilen” olduğunu, öğrenim gördüğü konularla alâkasız standart paket bir sınava tâbi tutularak eğitimci olmaya hak kazandığını, ilmî bilgisinin yanı sıra öğretme kabiliyetinin olup olmadığının da sorgulanmadığını ve işinin öğrencilerine aktarması gereken malumattan ibaret olduğunu biliyoruz. Netice olarak fâil, mef’ul ve fiil, yani eğiten, eğitilen ve eğitim olmak üzere üç cepheli bir sorunla karşı karşıyayız diyebiliriz.

AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:

Hiç yorum yok :