Türkiye’de
ansiklopedicilik faaliyetlerine baktığımızda, ilk gözümüze çarpanlardan bir
tanesi Türkiye Diyanet Vakfı’nın çıkardığı İslâm Ansiklopedisidir. Özellikle
sosyal bilimler çatısı altında yapılan ilmî araştırmalarda mutlaka başvurulması
gereken kaynaklar arasında yer bulan bu ansiklopedinin de bir hikâyesi var.
Bunu öğrenmek için, erken yaşlardan beri bu ansiklopediye hizmet eden, ayrıca
uzun yıllardır Marmara Üniversitesinde Türk-İslâm Edebiyatı alanında dersler
veren Prof. Dr. Mustafa İsmet Uzun ile söyleştik. Hem Diyanet hem de İlâhiyat
Fakültesi ile irtibatı eskiye dayanan hocamız, işin içinden biri olarak
suallerimizi cevapladı.
Ekrem Sakar: İslâm Ansiklopedisi
çalışmalarına iştirâkiniz ne zaman ve ne şekilde gerçekleşti?
Mustafa Uzun: Diyanet Vakfı, İslâm
Ansiklopedisini çıkarmaya karar verdikten sonra o zamanlar Tercüman gazetesi
köşe yazarlarından ve basın dünyamızın en tanınmış isimlerinden merhum Ergun
Göze’yi bu işle vazifelendirmişti. Ergun Bey, hazırlık çalışmaları sırasında,
konuyu olgunlaştırmak için ilim dünyasından farklı kesimlerle istişâre
toplantıları düzenliyordu. Marmara İlâhiyat asistanları olarak bizi de çağırdı.
Görüştük, konuştuk. Fakültemiz İslâmî Türk Edebiyatı
anabilim dalı başkanımız rahmetli Dr. Necla Pekolcay, uzun yıllar Millî Eğitim
Bakanlığının çıkardığı İslâm Ansiklopedisi redaksiyon heyetinde çalışmış olduğu
için câmiamızda, ansiklopedi konusunda birikimi olan birkaç kişiden biriydi.
Ergun Bey, Necla Hanım’dan redaksiyon heyeti başkanlığını kabul etmesini rica
etmiş. Hocânım eskilerin “bir işe talip olmayan, ancak yapabileceği bir iş
kendisinden istenince de reddetmeme” prensibine uymayı şiar edinmiş bir
insandı. Teklifi kabul etmiş, ben de, Hoca Hanım’ın davetiyle merkez heyetine
redaksiyon üyesi olarak katılmış oldum. 1970’lerin son yıllarıydı yanlış
hatırlamıyorsam. Neclâ Hoca’nın nezaretinde, haftada birkaç gün öğleden sonra
Cağaloğlu’ndaki merkeze gidip başta yazılan maddelerin redaksiyonu olmak üzere
yapılması gereken diğer işlerle ilgili çalışmalara fiilen başladık.
Benim fiili katılımım bu şekilde
oldu. Ondan önce Dergâh’ın yayını sürdürdüğü Türk Dili ve Edebiyatı ile galiba tek cilt halinde kalmış olan İslâmî Bilgiler Ansiklopedisi
çalışmalarına da kenarından köşesinden katıldığım için bu işlerle bir miktar
ilgilenmiş ve biraz bilgilenmiştim. Neclâ Hocam ile bir yıl kadar çalışarak
bilgi ve görgümüzü artırıyorken, zannederim Ergun Göze, bu ciddi ve ilmî işin
üstesinden hakkıyla gelebilmeye yetecek tecrübeye sahip olmadığından başarılı
olamayınca, işler aksadı ve proje akim kaldı. Ancak bana göre, rahmetli
Göze’nin Türkiye Diyanet Vakfı tarafından telife dayalı ve mümkün olduğunca
daha çok yerli akademisyenlerin ilmî birikimini ortaya koyacak bir İslâm Ansiklopedisi yayımlanması
hususunda iki önemli hizmeti olmuştur.
O yıllarda basın dünyasının kalbi
sayılan Cağaloğlu, gazetecilik yanında Ansiklopedi yayımlama işine yönelmişti.
İşlerin başında da hep gazeteciler bulunuyordu. Diyanet Vakfı Ansiklopedi
hazırlama kararına varınca, camiamızın gazetecileri arasında sahasının en
nitelikli elemanlarından bulunan, fikri birikimi, kalem tecrübesi ve
gazetecilik konularında birikimiyle usta isimlerinden sayılan Ergun Bey’i bu
işle görevlendirmesi pek tabii olmuştur. Toplantılardan hatırlıyorum, devrin
ilim çevreleri o zamanlar Türkiye’de, yerli imkân ve birikimle böyle bir
ansiklopedinin çıkacağına inanmıyordu. Ergun Bey ise gazeteciliğin verdiği
bakış açısıyla ve şahsi ataklığıyla bu işe başlamış veya Vakfı başlatmış oldu.
Bu ilk adım onun bu husustaki öncülüğünü teşkil eder. Diğeri ise çeşitli
sebeplerle proje yürüyemeyince Diyanet Vakfı kendisinden işi bırakmasını
istemiş, o da büyük bir fedakârlık ve ferâgat örneği ortaya koyarak, tazminatlarından vazgeçip, işten ayrılarak,
başka bir ekiple işin yürütülmesine razı olmuş, bencillik ve gurur
göstermeyerek samimiyetini ortaya koymuştur. Böylece işi başlatmış bir öncü
olurken, ferâgatiyle işin devamını da sağlamış oluyordu.
Bu ilk safhadan sonra başında
Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç Hoca’nın bulunduğu TDV, ilk adımı
atılmakla beraber henüz hiçbir meyvesi ortaya konamamış olan projeyi yeniden
canlandırma niyetiyle işe koyulduğunda M. Ertuğrul Düzdağ Bey’i görevlendirmiş
ve onun öncülüğünde ikinci kuruluş gerçekleşmiştir. Bence Ansiklopedi için
ikinci şans bu isabetli tercih olmuştur. Çünkü Ertuğrul Bey, o zaman Ebussud Efendi Fetvaları, Mansur Bey, Başımıza Gelenler, Barbaros
Hayrettin Paşa’nın Hatıraları gibi dikkat çekici eserleri titizlikle
yayımlamış, camiamızda ciddiyetiyle ve birikimiyle tanınmış, herkese güven
vermiş, sevilen ve sayılan bir isim idi. Onun bu işle görevlendirilmesiyle
ansiklopedi esas itibariyle Bağlarbaşı’nda yeniden kuruldu. Ben de onunla
birlikte tekrar işe başladım. Hatta benim Ertuğrul Bey’in yardımcısı olarak
fakülteden ayrılıp ansiklopediye intisabım söz konusu olduysa da bu, hamdolsun
gerçekleşmedi.
Geniş bir çevreye sahip olan
Ertuğrul Bey’in, Müşavere Heyetinin kurulması, ilim heyetlerinin tesbiti ve
madde başı belirleme çalışmalarının başlatılması gibi adımlar itibariyle önemli
olan bu kuruculuk görevi bazı sebeplerle sona erdiğinde, ben ilim
heyetlerindeki görevime devam ettim. Böylece Ergun Göze merhumun başlattığı ilk
devreden beri 30 küsur senedir bu işle meşgul olma bahtiyarlığına ulaşmış
olarak, Ansiklopedi’nin, en kıdemli üyesi olduğumu tahdis-i nimet kabilinden
söyleyebilirim. Hâzâ min fadli Rabbî…
AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN RÖPORTAJIN DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA RÖPOTAJI İNDİREBİLİRSİNİZ:
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder