Prof.Dr.Mustafa İsmet Uzun

(Ayraç Dergisi, Sayı 45, Temmuz 2013, sf.30-35)






"İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ, DÜNYADA İLMÎ ÇİZGİYİ İFADE EDEN BİR YAYIN ORGANI OLMUŞTUR"

Türkiye’de ansiklopedicilik faaliyetlerine baktığımızda, ilk gözümüze çarpanlardan bir tanesi Türkiye Diyanet Vakfı’nın çıkardığı İslâm Ansiklopedisidir. Özellikle sosyal bilimler çatısı altında yapılan ilmî araştırmalarda mutlaka başvurulması gereken kaynaklar arasında yer bulan bu ansiklopedinin de bir hikâyesi var. Bunu öğrenmek için, erken yaşlardan beri bu ansiklopediye hizmet eden, ayrıca uzun yıllardır Marmara Üniversitesinde Türk-İslâm Edebiyatı alanında dersler veren Prof. Dr. Mustafa İsmet Uzun ile söyleştik. Hem Diyanet hem de İlâhiyat Fakültesi ile irtibatı eskiye dayanan hocamız, işin içinden biri olarak suallerimizi cevapladı.

Ekrem Sakar: İslâm Ansiklopedisi çalışmalarına iştirâkiniz ne zaman ve ne şekilde gerçekleşti?

Mustafa Uzun: Diyanet Vakfı, İslâm Ansiklopedisini çıkarmaya karar verdikten sonra o zamanlar Tercüman gazetesi köşe yazarlarından ve basın dünyamızın en tanınmış isimlerinden merhum Ergun Göze’yi bu işle vazifelendirmişti. Ergun Bey, hazırlık çalışmaları sırasında, konuyu olgunlaştırmak için ilim dünyasından farklı kesimlerle istişâre toplantıları düzenliyordu. Marmara İlâhiyat asistanları olarak bizi de çağırdı. Görüştük, konuştuk. Fakültemiz İslâmî Türk Edebiyatı anabilim dalı başkanımız rahmetli Dr. Necla Pekolcay, uzun yıllar Millî Eğitim Bakanlığının çıkardığı İslâm Ansiklopedisi redaksiyon heyetinde çalışmış olduğu için câmiamızda, ansiklopedi konusunda birikimi olan birkaç kişiden biriydi. Ergun Bey, Necla Hanım’dan redaksiyon heyeti başkanlığını kabul etmesini rica etmiş. Hocânım eskilerin “bir işe talip olmayan, ancak yapabileceği bir iş kendisinden istenince de reddetmeme” prensibine uymayı şiar edinmiş bir insandı. Teklifi kabul etmiş, ben de, Hoca Hanım’ın davetiyle merkez heyetine redaksiyon üyesi olarak katılmış oldum. 1970’lerin son yıllarıydı yanlış hatırlamıyorsam. Neclâ Hoca’nın nezaretinde, haftada birkaç gün öğleden sonra Cağaloğlu’ndaki merkeze gidip başta yazılan maddelerin redaksiyonu olmak üzere yapılması gereken diğer işlerle ilgili çalışmalara fiilen başladık.

Benim fiili katılımım bu şekilde oldu. Ondan önce Dergâh’ın yayını sürdürdüğü Türk Dili ve Edebiyatı ile galiba tek cilt halinde kalmış olan İslâmî Bilgiler Ansiklopedisi çalışmalarına da kenarından köşesinden katıldığım için bu işlerle bir miktar ilgilenmiş ve biraz bilgilenmiştim. Neclâ Hocam ile bir yıl kadar çalışarak bilgi ve görgümüzü artırıyorken, zannederim Ergun Göze, bu ciddi ve ilmî işin üstesinden hakkıyla gelebilmeye yetecek tecrübeye sahip olmadığından başarılı olamayınca, işler aksadı ve proje akim kaldı. Ancak bana göre, rahmetli Göze’nin Türkiye Diyanet Vakfı tarafından telife dayalı ve mümkün olduğunca daha çok yerli akademisyenlerin ilmî birikimini ortaya koyacak bir İslâm Ansiklopedisi yayımlanması hususunda iki önemli hizmeti olmuştur.

O yıllarda basın dünyasının kalbi sayılan Cağaloğlu, gazetecilik yanında Ansiklopedi yayımlama işine yönelmişti. İşlerin başında da hep gazeteciler bulunuyordu. Diyanet Vakfı Ansiklopedi hazırlama kararına varınca, camiamızın gazetecileri arasında sahasının en nitelikli elemanlarından bulunan, fikri birikimi, kalem tecrübesi ve gazetecilik konularında birikimiyle usta isimlerinden sayılan Ergun Bey’i bu işle görevlendirmesi pek tabii olmuştur. Toplantılardan hatırlıyorum, devrin ilim çevreleri o zamanlar Türkiye’de, yerli imkân ve birikimle böyle bir ansiklopedinin çıkacağına inanmıyordu. Ergun Bey ise gazeteciliğin verdiği bakış açısıyla ve şahsi ataklığıyla bu işe başlamış veya Vakfı başlatmış oldu. Bu ilk adım onun bu husustaki öncülüğünü teşkil eder. Diğeri ise çeşitli sebeplerle proje yürüyemeyince Diyanet Vakfı kendisinden işi bırakmasını istemiş, o da büyük bir fedakârlık ve ferâgat örneği ortaya koyarak,  tazminatlarından vazgeçip, işten ayrılarak, başka bir ekiple işin yürütülmesine razı olmuş, bencillik ve gurur göstermeyerek samimiyetini ortaya koymuştur. Böylece işi başlatmış bir öncü olurken, ferâgatiyle işin devamını da sağlamış oluyordu.

Bu ilk safhadan sonra başında Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç Hoca’nın bulunduğu TDV, ilk adımı atılmakla beraber henüz hiçbir meyvesi ortaya konamamış olan projeyi yeniden canlandırma niyetiyle işe koyulduğunda M. Ertuğrul Düzdağ Bey’i görevlendirmiş ve onun öncülüğünde ikinci kuruluş gerçekleşmiştir. Bence Ansiklopedi için ikinci şans bu isabetli tercih olmuştur. Çünkü Ertuğrul Bey, o zaman Ebussud Efendi Fetvaları, Mansur Bey, Başımıza Gelenler, Barbaros Hayrettin Paşa’nın Hatıraları gibi dikkat çekici eserleri titizlikle yayımlamış, camiamızda ciddiyetiyle ve birikimiyle tanınmış, herkese güven vermiş, sevilen ve sayılan bir isim idi. Onun bu işle görevlendirilmesiyle ansiklopedi esas itibariyle Bağlarbaşı’nda yeniden kuruldu. Ben de onunla birlikte tekrar işe başladım. Hatta benim Ertuğrul Bey’in yardımcısı olarak fakülteden ayrılıp ansiklopediye intisabım söz konusu olduysa da bu, hamdolsun gerçekleşmedi.

Geniş bir çevreye sahip olan Ertuğrul Bey’in, Müşavere Heyetinin kurulması, ilim heyetlerinin tesbiti ve madde başı belirleme çalışmalarının başlatılması gibi adımlar itibariyle önemli olan bu kuruculuk görevi bazı sebeplerle sona erdiğinde, ben ilim heyetlerindeki görevime devam ettim. Böylece Ergun Göze merhumun başlattığı ilk devreden beri 30 küsur senedir bu işle meşgul olma bahtiyarlığına ulaşmış olarak, Ansiklopedi’nin, en kıdemli üyesi olduğumu tahdis-i nimet kabilinden söyleyebilirim. Hâzâ min fadli Rabbî… 


AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN RÖPORTAJIN DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA RÖPOTAJI İNDİREBİLİRSİNİZ:







Hiç yorum yok :