Çin’den dünyaya yayılan ve
maalesef ülkemize de girmiş olduğu tespit edilen korona virüsünden korunmak
için sağlık uzmanlarının tavsiyelerine, güvendiğimiz arkadaşlarımızın öğütlerine
ve muhterem büyüklerimizin nasihatlerine kulak veriyoruz. Bu virüs malum olduğu
üzere insandan insana bulaşıyor. Dolayısıyla birbirimizle olan münasebetimizi
düzenlememizi, kısıtlamamızı ya da tamamıyla bitirmemizi söyleyenler var. Biz
de bu meseleyi dilimize soralım dedik. Bakalım o bize neler diyecek. Sözü
Türkçeye bırakıyoruz:
Öncelikle her ne kadar
"yaşayan bir varlık" olarak tanımlansam da sizin gibi biyolojik bir
hayat sürmediğimi belirtmem gerekiyor. Benim en canlı yaşama alanım insanların
zihni, dolayısıyla virüsün bana bulaşma ihtimali söz konusu değil. Bittabi bu
benim de hastalanmayacağım anlamına gelmiyor. Mesela insanlar beni hor
kullandığında ve bu topluma sirayet ettiğinde ben de hastalanmaya başlıyorum. Aynı
şey olmadığını biliyorum. Nitekim bende, yani Türkçenizde bir tabir vardır,
"çeken bilir" diye. Ancak sizinle aynı ızdırabı yaşamadığım için
virüs hakkında konuşma hakkım olmadığını düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Neden
mi? Çünkü insanların maşeri mahsulü olan kelimeler ve kavramlar benim bünyem
dahilinde yer alıyor ve ben bunlarla binlerce yıldır mevcudiyetimi sürdürüyorum.
O yüzden sadece tecrübem bile bana her konuda fikir beyan etme hakkı tanıyor.
Lafı daha fazla uzatmayayım.
Siz, beni anadili olarak konuşma lutfunu gösteren insanoğlu için kelime
hazinemi şöyle bir taradım ve virüsten korunmanız için neler yapabileceğinize
dair dikkate almanız gereken sözcüklerimden seçtim. Bununla da kalmayıp onları,
tercih ettiğiniz tutuma göre grupladım. Size ise bunları okuyup tatbik etmek,
zahmet olmazsa biraz da benim, yani dilinizin üzerine düşünmek kalıyor.
1 İnsanların
arasına karışmakta bir beis görmüyorsanız.
Kimileri bu virüs olayını pek
kale almıyor. Sosyal hayatının aksamasına tahammül edemiyor. Yahut kalabalığa karışmamak
gibi bir seçeneği yok, ekmek parası kazanması için insanların arasına girmesi
iktiza ediyor. O halde yapmanız gerekenler:
dikkatli olun: Dikkat,
düşünceyi bir şeye yoğunlaştırmak demek. Daha sonra Fransızca’dan bana katılan
bir konsantrasyon kelimesi var ya, işte dikkatin eşanlamlısı oluyor.
Dolayısıyla dikkatinizi diri tutmanız gerekiyor. Aynı kimliğinizi taşıdığınız
gibi ortalıkta bir salgın olduğunun farkındalığını da mütemadiyen taşımanız lazım.
tedbirli olun: Tedbirli
olmak, olumsuz bir şey yaşanmaması için hazırlık yapmak demek. Ne gibi? Mesela
yanınızda temizlik ürünleri taşımanız. Beni şiirlerinde çok iyi kullanan Şeyh
Galib "Tedbîrini terk eyle, takdîr hüdânındır" demiş ama o tedbir ile
sizin hastalığa karşı alacağınız tedbir farklı şeyler. Siz yine tedbiri elden bırakmayın.
önlem alın: Tedbir
Arapça kökenliydi, önlem onun Türkçe kökenlisi. Ön isim köküne getirilen "le"
yapım eki ile önlem diye bir kelime icat ettiniz. Ne yalan söyleyeyim, bu
şekilde bünyeme katılarak beni zenginleştiren kelimeleri görünce seviniyorum;
ancak eskilerin terk edilmemesi şartıyla. Hele eski ve yeni sözcük arasında
anlamsal bir nüans oluştu mu tadından yenmiyor.
temkinli olun: "mekan"
kökünden gelen temkin bir nevi oturaklı olmak ve davranmak anlamına geliyor.
Yani paniğe kapılmadan, ağırbaşlı olmayı ki ihtiyacınız olan bir şey de bu
değil mi? Eskiden tıp terimi olarak "Hastalığın vücuda yerleşmesi"
anlamı terk edildi sanırım. Yoksa bu kelimeyi hastalıktan korunmak için
kullanmak abes olurdu.
ihtiyatlı olun: Arapça
"havt" kökünden gelen bir sözcük. Belki bu kelimeyi pek
kullanmazsınız ama aynı kökten gelen "himaye" sözcüğünü eminim
kullanıyorsunuzdur. Önceki zikrettiklerimden birazcık farklı olarak ölçülü
davranmak manası var bunda. Virüsün olmadığı normal koşullarda bile böyle
davranmanız naçizane tavsiyemdir.
İnsanların
arasına karıştıysanız.
Diyelim ki bütün hazırlıklar
tamamlandı. Hijyene dikkat ediyorsunuz, her şeye eldivenle dokunuyorsunuz. İş
bununla bitmiyor ne yazık ki. Kendinizi asıl korumanız gereken bizzat
insanların kendileri. Bu nedenle bilhassa ikili münasebetlerde:
temastan sakının: Bilmem
haberiniz var mı, tek bir harfle işletilen bir özelliğim var: Dönüşlülük. Eski
tabirle mutâvaat. "sakı" köküne bir "n" ekliyorsunuz ve
böylece hem eden hem de edilen olarak kendinizi dokunmaktan muhafaza ve müdafaa
ediyorsunuz. Bunu uyduruk bir kelime falan da sanmayın, eskiden beri vardır
bende bu sözcük.
temastan çekinin: "çek"
kökünden yine dönüşlülük ile türetilmiş olan bu sözcük kelime anlamıyla
düşündüğünüz zaman sakınmaktan birazcık farklıdır. Sakınmak böyle saklanmak,
gizlenmek manasını muhtevi olup çekinmek kendini gerçi çekmek anlamını içerir.
Ayrıca utanmaya benzer bir manada da kullanılan bir kelimedir.
temastan kaçının: Bu
sözcük de diğer ikisi gibi dönüşlülük fonksiyonuna sahip. Kökü anlaşıldığı
üzere "kaç". Bir şeyden kaçmak için illaki kovalanmaya hacet yok. Söz
gelimi biri elini uzattığı zaman kaçmanız gereken bir eylem var ortada, o da el
sıkışmak. Erkekliğin yüzde doksanı kaçmaktır derler zaten. Unutmayın, sağlığınız
her şeyden daha önemli.
temastan içtinab edin: Geldik
Arapça kökenli kelimelere. Aslında bu kelime "ictinâb"dır ama
söylemesi zor gelmiş ve ağızlarınızda içtinap olup günlük dilinize de bu
şekilde yerleşmiş. Kökü "celb"dir. Mana olarak yabancılamaya,
yabansamaya delalet eder. Elbette bu diğerlerinin potansiyel virüs taşıyıcı
olmalarından kaynaklanıyor. İnsanları böyle dışlamayı adet edinmeyin.
temastan ihtiraz edin: "harz"
kökünden gelen bu kelime anlamsal açıdan korumaya, muhafazaya işaret eder. Dolayısıyla
bir şeyden ihtiraz etmek, kendinizi o şeyden korumak anlamına gelir. Zaten bu
yazıyı da eğer meraktan okumuyorsanız kendinizi koruma içgüdüsüyle
okuyorsunuzdur. Netice olarak ihtiraz etmek, sizin için mükemmel bir seçim.
temastan imtina edin: "men"
kelimesini genellikle başkalarının hal ve hareketlerini sınırlamak için
kullanırsınız. Bu kökten türemiş olan imtinayı ise umumiyetle kendiniz için kullanıyorsunuz.
Yani kendinizi temastan mahrum ediyorsunuz. Filhakika böyle yaparak karşı
tarafı da men etmiş oluyorsunuz; lakin bu ikili ilişkide geçerli bir argüman.
temastan tevakkî edin: Daha
evvel duydunuz mu bu kelimeyi? Arapça
isim ve Türkçe yardımcı fiil kombini ile oluşan kelimeler içinde en eski olanı
bu zannediyorum. "vikaye" kökünden geldiği için içinde "kendini
kayırma, gözetme" anlamı taşıyor. Ölümcül bir virüs karşısında kendinizi
kayırıverin, bir şey kaybetmezsiniz; bilakis kazancınız olur.
İnsanların
arasına karışmak istemiyorsanız.
Evinizde oturacaksınız. Bu
kadar basit. Fakat sosyal bir varlık olduğumuz ve bir virüs yüzünden
ilişkilerimizin bozulmasını istemediğimiz için irtibatı koparmamamız icap
ediyor. Bu yüzden telefonla halledemediğiniz şeyler varsa ve yüz yüze buluşmanız
gerekiyorsa:
görüşmelerinizi erteleyin: "erte"
kelimesi en eski metinlerde mevcut ve sabah anlamında. İyelik ekinin
kalıplaşmasıyla oluşan ertesi sözcüğü de bu kökten geliyor. Ertelemek de
yapılması planlanan işi ötelemek, gerçekleşeceği ne zaman kesinleşmeyen bir
başka sabaha taşımak demek. Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
görüşmelerinizi geciktirin: Ağır
hareket etmek anlamına gelen eski Türkçe "keç" kökünden bize
"ik" eki alarak gecik şeklinde gelmiş bu kelime görüldüğü üzere bir
şeyin vaktinde yapılmaması manasına geliyor. Her şey zamanında güzel demişler,
görüşmeler için en güzel zaman da virüs salgını olmayan zamanlardır.
görüşmelerinizi tehir edin: Arapça
son anlamına gelen "âhir" kökünden gelir tehir. Yani tehir etmek, can
güvenliğinizi sağlamak önceliğiniz olduğu için görüşmeler sonraya kalacak demek
oluyor. Bu, aynı kökten gelen "ahiret"e çabucak göçmek istemediğiniz
için geleceğe aktarma eylemi yalnızca. Sonra ne olur bilemezsiniz, ama siz yine
de sonraya bırakın.
görüşmelerinizi tecil edin:
Arapça "ecl" kökünden gelen bu kelimeyi genellikle askerlik işlemleri
haricinde kullanmıyorsunuz. Aynı tehir gibi yapılacak işi ileriki tarihe atma manası
barındırıyor; ne var ki bunun belirli bir müddete mahsus olduğu anlamını da
içeriyor. Yani tehire nazaran daha muayyen. Sürecin uzunluğunu "virüs
geçene kadar" diye belirleyin derim.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder