Tarihte yer edinmiş çok yönlü şahsiyetler genellikle diğer
özelliklerine göre baskın gelen veya ahali arasında dikkat çeken
hususiyetleriyle meşhur olurlar. Meselâ Hz.Ebubekir “sıddık” olarak, Hz.Ömer
ise “âdil” olarak ün kazanmalarına rağmen; Hz.Ebubekir’in adaletinden veya
Hz.Ömer’in sıddıkiyetinden şüphe etmemiz abes olur. Zikrettiğimiz vasıfları
diğerlerine nisbeten ağır basmış veya toplum içinde öne çıkmıştır, o kadar.
Bundan dolayı tarihî şahsiyetler hakkında hüküm verirken mümkün mertebe bakış
açımızı geniş tutmalı, mevzubahis olan kişinin tüm vasıflarını göz önüne alarak
tetkik etmeliyiz. Hatta bazen, bireylerin göz ardı edilen nitelikleri, onlar
hakkında mühim tesbitler yapmamıza doğrudan katkı sağlayabilir.
Edebiyatın bizim topraklarımızda ayrı bir disiplin olarak
değil, hayatın içinde neşvünema bulan bir sanat dalı olması sebebiyle fikir
adamlarının aynı zamanda edebiyatla iştigal etmelerini gayet tabii karşılamak
lâzımdır. Meselâ, batılılaşma temayüllerinin somut hâlde icra edilmeye
başladığı Tanzimat devrinde ahaliye yön veren Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa
gibi öncü üç ismin edebiyatla hemhâl olduklarını biliyoruz. Keza daha sonraki
dönemlerde gelen Mehmed Akif, Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Necip Fazıl gibi fikir
adamlarının da savundukları fikirlerini edebiyatlarına yansıttıkları malumumuz.
Bu yüzden bir kişiyi salt edebiyatçı veya fikir adamı olarak yargılamak bugün
bir derece mümkün olsa da mazimiz için tek taraflı bir değer ölçütü kullanmak
yanıltıcı neticeler verecektir.
Necip Fazıl Kısakürek’in; şiirleri beğenilsin yahut
beğenilmesin, fikirleri benimsensin ya da benimsenmesin, yaptıkları tasvip
edilsin veya edilmesin Türk tarihinde önemli bir yeri olduğu şüphe götürmez. Edebiyata
olan istidat ve kabiliyeti onu daima bir şair olarak hatırlamamıza, davası
uğruna ettiği çetin mücadele onu her zaman bir mütefekkir olarak anmamıza yol
açar. Binaenaleyh kimileri onu “şair”, kimileri ise “üstad” olarak tavsif
edeceklerdir. Oysaki her ikisi de doğru olmakla beraber Necip Fazıl’ı tek bir
sıfatla nitelemek yahut iki, üç özelliğiyle sınırlamak biraz haksızlık olur.
Zira onun ıskalanan, şiirlerine de fikirlerine de istikamet veren bir kimliği
vardır ki o da dervişliğidir.
AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder