Bilinmeyen Necip Fazıl

(Bilinmeyen Necip Fazıl; Ayraç Dergisi, Sayı 37, Kasım 2012, sf.61-63)


Tarihte yer edinmiş çok yönlü şahsiyetler genellikle diğer özelliklerine göre baskın gelen veya ahali arasında dikkat çeken hususiyetleriyle meşhur olurlar. Meselâ Hz.Ebubekir “sıddık” olarak, Hz.Ömer ise “âdil” olarak ün kazanmalarına rağmen; Hz.Ebubekir’in adaletinden veya Hz.Ömer’in sıddıkiyetinden şüphe etmemiz abes olur. Zikrettiğimiz vasıfları diğerlerine nisbeten ağır basmış veya toplum içinde öne çıkmıştır, o kadar. Bundan dolayı tarihî şahsiyetler hakkında hüküm verirken mümkün mertebe bakış açımızı geniş tutmalı, mevzubahis olan kişinin tüm vasıflarını göz önüne alarak tetkik etmeliyiz. Hatta bazen, bireylerin göz ardı edilen nitelikleri, onlar hakkında mühim tesbitler yapmamıza doğrudan katkı sağlayabilir.

Edebiyatın bizim topraklarımızda ayrı bir disiplin olarak değil, hayatın içinde neşvünema bulan bir sanat dalı olması sebebiyle fikir adamlarının aynı zamanda edebiyatla iştigal etmelerini gayet tabii karşılamak lâzımdır. Meselâ, batılılaşma temayüllerinin somut hâlde icra edilmeye başladığı Tanzimat devrinde ahaliye yön veren Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa gibi öncü üç ismin edebiyatla hemhâl olduklarını biliyoruz. Keza daha sonraki dönemlerde gelen Mehmed Akif, Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Necip Fazıl gibi fikir adamlarının da savundukları fikirlerini edebiyatlarına yansıttıkları malumumuz. Bu yüzden bir kişiyi salt edebiyatçı veya fikir adamı olarak yargılamak bugün bir derece mümkün olsa da mazimiz için tek taraflı bir değer ölçütü kullanmak yanıltıcı neticeler verecektir.

Necip Fazıl Kısakürek’in; şiirleri beğenilsin yahut beğenilmesin, fikirleri benimsensin ya da benimsenmesin, yaptıkları tasvip edilsin veya edilmesin Türk tarihinde önemli bir yeri olduğu şüphe götürmez. Edebiyata olan istidat ve kabiliyeti onu daima bir şair olarak hatırlamamıza, davası uğruna ettiği çetin mücadele onu her zaman bir mütefekkir olarak anmamıza yol açar. Binaenaleyh kimileri onu “şair”, kimileri ise “üstad” olarak tavsif edeceklerdir. Oysaki her ikisi de doğru olmakla beraber Necip Fazıl’ı tek bir sıfatla nitelemek yahut iki, üç özelliğiyle sınırlamak biraz haksızlık olur. Zira onun ıskalanan, şiirlerine de fikirlerine de istikamet veren bir kimliği vardır ki o da dervişliğidir.

AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:


Hiç yorum yok :