("Sadeleştirmede Görülebilecek Acayiplikler ve Gariplikler"; Dil ve Edebiyat dergisi, sayı 192, Aralık 2024)
Dili ve üslubu eskiyen metinlerden bazıları, çağdaş okura yeni ve şirin gösterilmek maksadıyla günlük dille yeniden kaleme alınırlar. Adeta "metin gücellemesi" olarak tavsif edebileceğimiz bu ameliye, halk arasında "sadeleştirme", ilmî dünyada "günümüz Türkçesine uyarlama", akademik alanda ise "dil içi çeviri" olarak adlandırılır. İsmi ne olursa olsun; nihayetinde yapılan şey bir metni yeniden sözcüklemekten ibarettir. Ne ki bunu gerçekleştirmek, neredeyse bir dilden başka bir dile çeviri yapmak kadar zorludur. Zira herhangi bir metin, bir dilden başka bir lisana tercüme edilirken, çevirmenin en azından sözcük veya ifade seçiminde bir ölçüde özgürlüğünün varlığından söz edilebilir. Sadeleştirmede ise "yayına hazırlayan" kişi, bir yandan "anlaşılırlık" ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmakla mükellef olması hasebiyle asıl metni en yalın nasıl anlatabileceğinin mücadelesini verirken, diğer yandan asıl metnin büyüsünü yitirmesi karşısında suçluluk duygusuyla boğuşur. Bu kimse, "Keşke insanlar sözlüğe bakmaya üşenmeselerdi, bir miktar çaba harcayıp okusalardı da bu güzellikten mahrum kalmasalardı; böylece ben de bu yükün altına girmeseydim" nevinden temennilerle ve tesellilerle belki bir nebze olsun vicdanını rahatlatabilir.
AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:
Sadeleştirmede Görülebilecek Acayiplikler ve Gariplikler
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder