Resmî Değil, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi

(Resmî Değil, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi; Ayraç Dergisi, Sayı 19, Mayıs 2011, sf.44-45)



Edebiyatın sosyoloji, psikoloji, tarih, coğrafya vs. ilimlerle ilişkisi olduğunu sık sık duyar ve kabul ederiz. Hâl böyleyken, edebiyat tarihi söz konusu olacaksa, yani bir milletin ve medeniyetin ürünü olarak edebiyat tarihsel süreç içerisinde incelenecekse, bu ilimler arasındaki münasebet elzem bir hüviyet kazanır. Nasıl ki tarih anlatırken coğrafyadan bahsetmemek mümkün değilse, edebiyat tarihi anlatırken de diğer ilimlerden faydalanmak kaçınılmazdır. Dolayısıyla edebiyatın tarihini tesbit etmek, bir hayli çetrefilli bir uğraştır.



Edebiyat tarihi yazmanın güçlüğü, yalnızca diğer ilimlerle olan alâkasından kaynaklanmaz. Kendi edebî çerçevesi dâhilinde birçok zorluk da ihtiva eder. Kadri Timurtaş hoca, “Bir edebiyat tarihi ancak eserler, şahıslar, edebi neviler, devirler, muhtelif eserler üzerinde inceleme, araştırma ve tahliller yapıldıktan, monografiler yazıldıktan, biyografik ve bibliyografik her türlü malûmat bir araya getirildikten sonra yazılabilir”1 derken bunu bir cümlede hülâsa etmiş. Türk milletinin geniş coğrafyalarda büyük medeniyetler inşa ettiğini göz önüne aldığımız takdirde, bir Türk edebiyatı tarihi yazmanın ne kadar müşkül bir iş olduğu aşikâr görülebilir. Nitekim 27 asırdır devam eden, Kore’den Avrupa’ya uzanan geniş toprak parçasının üzerinde yaşamış ve yaşayan bir edebiyat tarihinden söz ediyoruz.

AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:

1 yorum :

gardenizya dedi ki...

Fakültedeki hocalarımız mahallîleşme cereyanı mevzuunda sizinle benzer şekilde düşünüyorlar. Belki de dönemin getirisiydi birbirinden habersiz şâirleri bu başlık altında toplamak... Bunu bilemesek de "yönelimin (tabii bilinçli başlatıldı ise) sebepleri ne olabilir?" diye sorduğumuzda, sorumuz yanıtsız kalıyor gibi.