"Selam"ın "Aleyküm"süzü Makbul müdür?

("'Selam'ın 'Aleyküm'süzü Makbul müdür?"; Dil ve Edebiyat dergisi, Sayı 198, Haziran 2025)

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalıştığım 2014 senesinde hocam Mustafa İsmet Uzun, hazırlamayı düşündüğü Mahir İz kitabı için meşhur biyografilerden Yılların İzi'nin yayımlanmasında büyük katkısı olan Kemalettin Nomer Beyefendi ile röportaj yapmamı istemişti. Zira o sıralar kitap eleştirisi olsun röportaj olsun popüler yayıncılıkla iştigal ettiğimden bu işin üstesinden benim gelebileceğimi öngörmüştü. Bunun üzerine Nomer Bey'i aradığımda röportaja sıcak bakmadığını anlamama karşın en azından kısa bir mülakat gerçekleştirmemiz adına ısrarcı oldum. Nihayet soğuk bir Kasım ayında, öğle saatlerinde bir randevu ayalarlayabildim. Aldığım adres, Taksim meydanı ile Dolmabahçe arasında uzanan geniş İnönü (gayr-ı resmî namıyla Gümüşsuyu) caddesi üzerindeki eski binalardan birini gösteriyordu. Dairenin kapısında beni hanımıyla beraber karşılayan Nomer Bey'i "selâmün aleyküm" diye selamladım. "Aleyküm selâm" değil de "hoş geldiniz" diyerek beni içeri buyur etti ve açıkçası bu tavrı oldukça garibime gitmişti. Yılların İzi kitabını hazırlayan biri verdiğim selamı niçin "makbul olduğu şekilde" almasındı? 

Karşımda bir hayli yaşlı, takım elbiseli bir zât-ı muhterem duruyordu. Bendenizi içeri buyur ettiklerinde eski İstanbul evlerinden birinde olduğumdan hayranlık ve çekingenlikle antika sandalyelerden birine ilişiverdim. Karşıma oturan Nomer Bey henüz ben ağzımı açamadan telefonda söylediğini tekrarladı: "Ben bu kitapla ilgili söylenecek her şeyi söyledim zaten." Peki, madem röportaj vermek istemiyordu, beni niye davet etmişti? Telefonda çok mu ısrarcı olmuştum? Selamımı almaması da bundan mı kaynaklanmıştı? Kafamda dönen bu soruları bir kenara bırakıp cebimdeki kağıdı çıkardım. Tipik sualler yerine biraz sansasyonel sorular hazırladığım için onu şaşırtacağım kanaatindeydim ve benimle görüşmesinin vakit kaybı olmayacağı hususunda ikna edeceğimi umuyordum. Biran evvel sorularımı sormamı isteyince ses kayıt cihazını açarak hazırladığım soruları kendisine tevcih etmeye başladım. Bu şekilde bir yandan hanımefendinin ikramlarından atıştırıp diğer yandan röportajı seri bir şekilde tamamladım. (Bu röportaj, Kültür Bakanlığı tarafından Muallim Mahir İz'den İzler adıyla neşredilen kitapta yer alıyor.) Soruları hızlıca yanıtlayan Nomer Bey'in neden görüşmeye sıcak bakmamasına rağmen teklifimi kabul ettiğini ve daha da önemlisi benimle kişisel bir sorunu olmadığını röportaj bittikten sonra, "şimdi gelelim asıl meseleye" dedikten sonra anlamaya başladım. Mahir İz'in, kendisini talebeleri olarak tesmiye eden bir takım kimseler tarafından olmadığı gibi yansıtıldığı kanaatindeydi ve esasında bunun hakkında konuşmak istiyordu. Nitekim beni asıl bunu anlatmak için çağırdığını açıkça ifade etti. Bilahare bu iddiasını destekler nitelikte birçok numune gösterdi. (Bunlara belki bir gün farklı bir yazıda yer veririm.)


AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ: