1811-1892 yılları arasında
yaşamış İngiliz şarkiyatçısı Sir James William Redhouse bizim için en büyük
dilbilimci ve lugatçılardan birisidir. Babıali Tercüme Odası, Mühendishâne-i
Bahr-i Hümâyûn, Mekteb-i Ulûm-ı Edebiyye, Bahriye Şûrası gibi pek çok kurumda
çalışan ve Türkçeye en büyük hizmetini sözlükçülük çalışmalarıyla yapan
Redhouse, Sultan Abdülmecid tarafından İftihar nişanı almakla kalmamış, kendi
ülkesinde de Kraliçe Viktorya’dan şövalyelik unvanı almış bir ilim adamıdır.
Bugün piyasada Redhouse adı
taşıyan sözlüklerin hepsi onun çalışmalarına dayanmaktadır. Öncelikle
Redhouse’ın bir değil, birden fazla sözlük çalışması olduğunu ve bunların kendi
ölümünden sonra edisyondan geçtiğinin altını çizmemiz gerekiyor. Onun
hazırladığı ve kendisinden sonra da basılan sözlüklerini kısaca tanıyalım:
1) Müntahabât-ı Lugat-ı Osmâniyye: Osmanlı Türkçesindeki
Arapça ve Farsça kelimeler için hazırladığı sözlüktür. Dört yıl boyunca sabah
akşam çalışarak hazırladığı bu sözlüğü 1842’de tamamlamış, 1872’de ise
genişleterek yeniden bastırmıştır. TDK yayınları tarafından latinize
edilmiştir.
2) Redhouse’s Turkish
Dictionary in two parts: İngilizce-Türkçe ve Türkçe-İngilizce olmak üzere
iki şekilde hazırlanan bu sözlük 1856-1857 yıllarında tamamlanmıştır. Daha
sonraki yıllarda çeşitli basımları yapılmıştır.
3) A Lexicon English
and Turkish: Bir önceki, yani 2. numaradaki sözlüğün İngilizce-Türkçe
kısmının genişletilmiş hâlidir. 1861’de Londra’da neşredilmiştir.
4) A Turkish and
English Lexicon: Bu da 2. numaradaki sözlüğün Türkçe-İngilizce
kısmının genişletilmiş hâlidir. 1890’da İstanbul’da Amerikan Board Misyoner
Heyeti adına A. H. Boyajian tarafından A Turkish and English Lexicon Shewing
the English Significations of the Turkish Terms adıyla yayımlanmıştır.
1973’te Lübnan’da tıpkıbasımı yapılmıştır.
Redhouse’ın hazırladığı sözlükler bunlardır. Daha
sonra harf inkılabı nedeniyle İngilizce-Türkçe (3 numara) ve Türkçe-İngilizce
(4 numara) sözlüklerinin latin alfabeli baskılarına ihtiyaç duyulunca alanında
uzman kişilerden oluşturulan bir heyet tarafından her iki sözlük de latinize
edilmiştir; ancak yapılan sadece Arap harflerinin latin harflerine aktarılması
olmamıştır.
Sözlük Nasıl Harcandı?
İngilizce-Türkçe sözlük 1950’de Yeni
Redhouse Lûgati adıyla basılmış, Türkçe-İngilizce sözlük ise 1968’de Yeni
Türkçe-İngilizce Sözlük adıyla basılmış; bilâhare bunlardan çağdaş ve
muhtasar baskılar yapılmıştır. 1968’de latin harfleriyle yeniden basılan
sözlüğün bugün piyasadaki tam adı “Türkçe/Osmanlıca-İngilizce Redhouse
Sözlüğü”dür. Adından da anlaşıldığı üzere tahrir heyeti Redhouse’ın hazırladığı
sözlüğe sonradan Türkçeye girmiş kelimeleri de ekleyerek büyük bir sözlük
oluşturma gayretinde bulunduklarını iddia etmektedir.
Tahrir heyetinde mütehassıs isimler
olduğunu söylemiştik: U. Bahadır Alkım, Nazime Antel, Robert Avery, Janos
Eckmann, Sofi Huri, Fahir İz, Mecdud Mansuroğlu ve Andreas Tietze. İnsanın bu
isimleri görünce sözlüğün yeniden yapılan edisyonuna güveni artmaması elde
değil; ancak Önsöz’de yapılan tasarrufatın beyanını okuyuncaya kadar! İşte
sözlük hazırlanırken ne yapıldığını doğrudan alıntılıyoruz (dikkat çeken
yerlerin altını biz çizdik):
“Nâşirler, ilim adamlarının,
Redhouse Lûgatının eski metninden kayda değer hiçbir kelimenin çıkarılmaması
hususundaki kanaatlerine iştirak etmişlerdir. Bununla beraber, yeni
malzemeye yer açmak mülâhazasıyla bazı eski kelimelerin metin dışı
bırakılmalarına lüzum hâsıl olmuştur. Ümit edilir ki Osmanlıca
metinlerde nadiren geçen veya farazî olarak mevcudiyeti düşünülen, hemen
hepsi Arapça ve Farsça olan bu kelimeler bir kayıp teşkil etmeyecektir.
Bu nevi kelimeleri ihtiva eden metinleri tetkik edecek bir ilim adamının
masasında tafsilâtlı Farsça ve Arapça lugatların zaten mevcut olacakları
düşünülebilir. (…) Bu sözlük, daha ziyade ilim adamlarını alâkadar edecek
birçok hususları ihtiva etmektedir. Osmanlıca imlâların da verilmesi, bilhassa eski
el yazmaları üzerinde ve diğer mevzularda araştırma yapanlara olduğu kadar,
Osmanlıcada muhafaza edilmiş olup da yeni imlâda kaybolmuş olan farklarla
ilgilenen dilcilere de yardımcı olacaktır…”
İşte görüldüğü üzere sözlükte
yapılan şudur: Redhouse’ın sözlüğüne koyduğu madde başlarından bazılarını
sözlükten atmak! Hangi madde başlarını atacaklarını da kendilerine göre “kayda
değer” olarak tanımladıkları sübjektif bir ölçüyle tayin etmişler. Attıkları
kelimeler için “Osmanlıca metinlerde nadiren geçenler” ve “farazî olarak
mevcudiyeti düşünülenler” deyip daha sonra bu sözlüğün “ilim adamlarını”
alâkadar ettiğini ve “eski el yazmaları üzerinde araştırma yapanlara” hitap
ettiğini söylemek büyük bir çelişki doğurmuyor mu? O, kayda değer bulmadıkları
sözcükler, ilim adamları ve yazma metinlerle uğraşanların karşılarına
çıkmayacak da kimin karşısına çıkacak? Madde başlarının çıkarılma nedeni ise
tek kelimeyle komik: Yeni malzemeye yer açmak mülâhazası. Kâğıt kıtlığı var da
haberimiz mi yok? Belki de tek cilt çok kalın olmasın diye böyle bir tasarrufta
bulundurlar; fakat bu da bahane değil, varsın iki cilt hâlinde olsun!
“Acaba çok madde başı
atmışmılardır?” diye sözlüğün 1890 baskısından rastgele sayfa açıp madde
başlarına baktık ve yeni baskısında var mı diye kontrol ettik. Sonuç gerçekten
korkutucuydu. Hemen hemen elimizi attığımız her sayfada sözlükten çıkartılmış
epey madde başı olduğunu gördük. Sadece birkaç sayfa karıştırarak sözlükten
atıldığını, yani 1890 baskısında olup 1968 baskısında olmadığını tesbit
ettiğimiz kelimelerden bir bölüm:
sayfa 593: temrih, temattut.
sayfa 1699: müttezir, mütezerrid, mütezerrir,
mütezerri, müttezi, mütezennir, mütezemmit, mütesatil…
sayfa 2076: nahit, nahile, nuheyle, nedd, nedabet,
nudbe, nudûr…
Gizlenen başka bir tasarruf
Bir sözlükten madde başlıklarını
atmak o sözlüğü mahvetmekle eşanlama geliyor; lâkin yapılan maalesef bundan
ibaret değil. Demin ki gibi Önsöz’de yer almayan ama inceleyince fark
ettiğimiz, tahrir heyetinin başka bir tasarrufatı daha olmuş, o da madde
başında yer alan anlamları kırpmak! Evet, yanlış okumuyorsunuz. Meselâ 1890
baskısında kelimenin on tane anlamı veriliyorken bizim 68 baskısında sadece 7
tanesi yer alabiliyor! Ayrıca kelimelerin semantik değişimleri göz önünde
bulundurularak Redhouse’ın vermediği İngilizce karşılıklar da eklenmiş. Yine
örnek olsun diye rastgele sayfa açıyoruz ve aynen kopyalıyoruz ki farkı
gözlerinizle görünüz:
Rüyet (1890) 1. A seeing, perceiving with the
sight; sight. 2. A perceiving mentally; insight forecast, perception. 3. A
thing's facing (in any direction); direction. 4. An examining a disputed
question; examination. 5. A conducting, managing, supervising; conduct,
management, supervision. v . i . 1. To examine (a disputed question). 2. To
supervise.
rüyet-i dava The hearing of a suit at law. zürüyeteyn
An expression capable of two interpretations by being composed of words that
convey a different meaning in different languages.
Rüyet (1968) A seeing, perceiving; visibility;
perception; vision. 2. Examination; supervision. rüyet-i dava law the
hearing of a süit –et to examine (a disputed question) 2. to supervise.
Girift (1890) 1. A taking, seizing. 2. A
touching, wounding. 3. A catching, taking up. 4. A reprehending. 5. A fault,
anything to be repreheuded or taken hold of. 6. A captive, prisoner. 7. An
eclipse. 8. A method, touch of the fingers on a musical instrument so as to
bring out musical notes. 9. т. A short flute or flageolet. 10. т. Anything
short or dwarfish aud proportionally thick or stout. v. t. 1. To fake, seize.
2. To capture.
Girift (1968) 1. Involved, intriciate. 2. Calligraphy
intriciate 3. A kind of ney no longer used. 4. A taking, seizure, capture;
captive, prisoner. 5. Fault, sin, crime. 6. Eclipse.
Nakl (1890) I . A transporting, removing,
carrying; transport, removal, conveyance. 2. A copying out a writing. 3. A
translating a. document, etc. 4. A telling, relating, recounting. 5. A
transferring property. 6. A patching or mending a shoe, etc. 7. A putting a
sock of hide or leather to the foot of a. camel. 8. т. A changing one's
residence. I - v. t. fyi. 1. To
transport, remove, carry. 2. To copy out a writing. 3.
To tell, relate, recount. 4. To translate from one language to another, э. To
transfer property. 6. To change one's abode. - iskan 1- The transport of
heavy baggage- -mekan 1. A change of place. 2. A change of abode.
Nakil (1968) 1. Transport,transfer. 2. Removal 3.
Translation; adaptation 4. Narration –i hane a move, change of adress –
kafilesi convoy – i mekan 1. change of place 2. Change of residence - ve tayin transfer and appointment –
vasıtaları means of transport.
Yazının başlığında Redhouse
Sözlüğü’nün “harcandığını” söylerken sanırız mübalağaya kaçmadık. Zira 1890
baskısı satıldığı gibi internette pdf’si de bulunabiliyor. Onu alıp
Türkçe/Osmanlıca-İngilizce sözlük ile mukayese edip güzelim sözlüğün başına
neler geldiğini kendiniz de görebilirsiniz.
Gönül isterdi ki Redhouse’ın
sözlüğüne hiç dokunulmasın, madde başlarına güncel manalar eklensin ve sonradan
Türkçeye girmiş olan kelimeler de sözlüğe ilâve edilsin. Aslında sözlüğe hiç
müdahale edilmeyip sadece latinize edilmesi de kâfiydi. Araştırmacıları, Arap
harfleriyle sorunu olmadıklarını düşünerek sözlüklerin sonraki baskılarına
itimat etmemeleri için uyarmayı ve 1890 baskısına müracaat etmeleri gerektiğini
söylemeyi vazife biliyoruz.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder