Düşünmek, basitten karmaşığa
doğrudur. Bir lahzada hâsıl olan düzayak düşünce, etkiye verilen ilk zihin
tepkisiyle gerçekleşir. İlk tepkinin üzerine düşünmek, uzun vadeli düşünmektir
ve bu düşünme biçimi mefhumlara dayanır. Kavramlar, mana verme aletimiz olup
başlı başına varlık bütünleridir. Söz ise, akılda olan mefhumun varlıkla
uyumudur. Diğer bir tabirle, düşünce ile var olanın izdivacıdır. Sözler,
kelimelerden müteşekkil bütünlerdir. Kelimeler ise mücerred, mahallî ve hakikat
ötesidirler. Binaenaleyh düşünme dediğimiz meleke ile birebir irtibatlıdırlar.
Bir dilin kelimeleri, yalnızca lûgat manalarından ibaret varlıklar değillerdir;
kullanıldıkları yere göre pek çok manaya gelebilirler. Bir kelime yeri gelir,
birçok kavramı karşılar. Bilhassa bu sözcükler, mensup oldukları dilin
kuvvetini artıran yapı taşlarıdır. Çünkü bir milletin fertlerinin zihinlerinde
ne kadar çok mefhum varsa, o cemiyetin tefekkürü de o nispette güçlü olur.
Kelime sayısının çok olması, mutlak manada kavram sayısının fazla olması demek
değildir. Bilhassa somut anlam taşıyan sözcüklerde, aynı kelimeler aynı
kavramları karşılayabilirler. Aynı manada görünen ama farklı manalara işaret
eden, yani aralarında nüans olan kelimeler genellikle soyut kelimelerdir. Fakat
yeri gelir, bahsettiğimizin tam aksine birkaç kelime bir tek mefhumu ifade
edebilir. Bu durum da tefekkürden ziyade sanatsal ve estetik açıdan bir
zenginliktir.
Türk dili ile ilgili Cumhuriyetten
sonra gerçekleşen ve gündemde kalmayı başaran vaka harf devrimi olsa da,
kelimelere yönelik girişilen icraatların, yani Arapça ve Farsça başta olmak
üzere Türkçe kökenli olmayan kelimelerin dilden atılma çabaları ile kelime
uydurma faaliyetlerinin masaya yatırılması, bizce daha elzemdir. Baştan
söyleyelim ki, devrin hâkim ideolojisinin rüzgârına kapılarak eski kelimelere
adavet beslenmesini ve dilin saflaştırma kisvesi altında fukaralaştırmasını
konu edinmeyeceğiz. Bunun yanı sıra birtakım hassasiyetlerle uydurulmuş
kelimelere ve “sal/sel” gibi eklere savaş açanların nasıl bir sonuç elde
ettiğinden de bahsetmeyeceğiz. Biz yazımızda pragmatist bir zaviyeden bakarak
elimizdeki kelime malzemesiyle “bugün Türkçe için ne yapabiliriz?”in cevabını
arayacağız.
AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN YAZININ DEVAMINI OKUYABİLİR VEYA YAZIYI İNDİREBİLİRSİNİZ:
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder